Psikanalitik Kuram Bağlamında Lolita Filmi Analizi

 Lolita, Adrian Lyne



1955 yılında Vladimir Nabokov tarafından kaleme alınan roman 1962’de Stanley Kubricks tarafından sinemaya siyah beyaz bir film olarak uyarlanmıştır. 1997 yılında ise Adrian Lyne tarafından Lolita yeniden çekilmiştir. Çözümleme sırasında Lyne tarafından çekilen filme de bazı göndermeler yapılacaktır. Çünkü 1962 yapımına kıyasla 1997 yapımı film, roman ile daha fazla benzerlik göstermektedir. İki film arasındaki değişikliklerin nedeni temelde tarihsel olarak farklı dönemlere ait olmaları olsa da, farklı yönetmenler tarafından çekilmiş olmaları da bazı farklılıkların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Filmin karakterlerinden Dolores Haze, 14 yaşında bir kız çocuğudur. Humbert ise bir üniversite profesörüdür. Charlotte Haze, Dolores’in annesidir, eşini 7 sene önce kaybetmiştir. Clare Quilty ise ünlü bir senaristtir. Humbert, Dolores’e Lolita ismini vermiştir ve bunu şu sözlerle anlatır: “O Lo’ydu. Sadece Lo. Sabahları ayağında çorabının teki, bir ellilik boyuyla Lo. Bol pantolonuyla Lola, okulda Doli’ydi. Kayıtlardaki noktalı çizgilerde Dolores. Ama benim kollarımda hep Lolita’ydı.” Humbert Lolita’yı tanımlamak için “Hayatımın ışığı. Kasıklarımın ateşi. Günahım. Ruhum. Lolita.” der.

Hikayeye başlamadan evvel Humbert’ın geçmişinde yaşadığı bir olaya göz atmak gerekir. Humbert’ın ailesinin bir oteli vardır ve yazın orada vakit geçirir. 14 yaşındayken kendisi ile yaşıt olan Annabel ile tanışır. Annabel ile birlikte vakit geçirirler ve sevgili olurlar. Bir gün cinsel birliktelik yaşarlar Annabel’in iç çamaşırının ipini alır ve saklar bundan tam 4 ay sonra da Annabel bir hastalıktan dolayı ölür. Ardından Humbert şunları söyler; “Lolita diye biri olmayabilirdi... Önce Annabel’i tanımasaydım tabii. 14 yaşında bir erkek çocuğunu yaz tatilinde başına gelenler hayatına damgasını vurabilir.” Psikanalitik açıdan insanın çocukken yaşadığı travmatik olaylar o an psikolojik rahatsızlık olarak karşısına çıkmasa bile ilerleyen yaşlarında açığa çıkar. Humbert’ın bu yaşadığı olay ilerleyen yaşlarında Lolita ile tanışması ile karşısına çıkar. Başka 14 yaşındaki kız çocukları değil de neden Lolita diye düşünecek olursak Humbert, Lolita’nın davranışlarını, enerjisini Annabel’e benzetmektedir. Ölmesine rağmen Annabel’e karşı olan saplantılı aşkını Annabel yerine geçebilecek başka birini yani Lolita’yı bulmuştur. Onu pedofili yapan da budur.

Filmin başlarına dönecek olursak, Humbert bir üniversiteye davet alması sonucu Amerika’da bir kasabaya taşınır. Birçok ev gezer gezdikleri evlerden biride Charlotte Haze’in evidir. Charlotte evinin bir odasını her zaman kiraya vermiştir. Geçtikleri yaz Clare Quilty’e odasını kiralamıştır ve onunla flörtleşmiştir. Humbert evi gezer. Evin dağınık olması, pis olması hoşuna gitmez ve odayı tutmak istemez ta ki bahçeye çıkıp Lolita’yı görene kadar. Charlotte, Humbert’ı geldiği ilk andan beri onu çok beğenir ve ondan çok etkilenir. Bunu dile getirmese de hal ve hareketleriyle belli eder. Lolita annesinin Humbert’a olan ilgisini fark eder ve Humbert’a “Göle gitmek istiyorum onu ikna edebilirsin sen ne dersen yapar.” der. Lolita annesi ile iyi geçinemez, ona kaba davranır ve iğneleyici sözler söyler. Örneğin; “Biz ne demek soluk surat?” der. Bu noktada karşımıza çıkan kavram elektra kompleksidir. Elektra kompleksi kısaca Freud’un Oeudipus kompleksinin kız çocukları üzerindeki halidir. Lolita bilinç dışında annesini rakip olarak görür. Aslında babaya ya da baba konumuna gelebilecek, annesinin partneri olabilecek herhangi bir erkeğe aşıktır.

Charlotte kızının şımarıklıklarına dayanamaz ve onu tüm yaz boyunca kampa gönderir. Charlotte Lolita’yı kampa götürürken Humbert’a bir aşk itirafı mektubu bırakır. Lolita vedalaşmak için Humbert’ın yanına gider ve onu öper. Humbert mektubu okur ve beklediği fırsat ayağına gelir. Sırf Lolita’yı görmek daha yakın olabilmek için Charlotte ile evlenme

kararı alır. Bu noktada arzu kavramı karşımıza çıkmaktadır. Charlotte’ın arzusu Humbert iken Humbert’ın arzusu Lolita’dır. Çünkü arzuladıkları kişiler aslında hiçbir zaman tam anlamıyla ulaşamadıkları insanlardır. Arzunun ortaya çıkışı tam da bundan kaynaklıdır. Humbert günlük tutar, günlüğünün ayracı olarak Annabel’in iç çamaşırının ipini kullanır. Günlüğünde Charlotten, Lolitadan bahseder. Günlüğü Charlotten gizli tutar. Bir gün Charlotte merak edip Humbert’ı günlük tutarken sürekli rahatsız eder. Humbert da sinirlenir;

Humbert: “Daha sabah kahvemi içmedim.”

Charllote: “Sana kahve yapmamı ister misin?”

Humbert: “Lütfen, iyi bir eş gibi.”

Bu diyalogda toplumsal cinsiyet rollerine değinmek gerekir. Charlotte’ın iyi bir eş olabilmesi için kahve mi yapması gerekir? Bunu her ne kadar Charlotte’ı başından savmak için söyleş ede söyleme biçimi toplumsal cinsiyet kalıp yargılarına göre şekillenmiştir. Humbert bir gün işten eve gelir ve Charlotte günlüğü bulmuştur. Humbert, günlüğünde Charlotten ‘şişko inek’ olarak bahsetmiştir. Evi terk eder anında araba çarpar ve ölür. Humbert, Charlotten kurtulmuştur ve artık Lolitası ile aralarında hiçbir engel kalmamıştır. Lolita’yı kamptan almaya gider.

Humbert: “Biliyor musun, seni özledim.”

Lolita: “Ben seni özlemedim. Aslında, sana tiksindirici bir biçimde sadakatsizlik yaptım. Ama ne olmuş? Çünkü zaten sen bana artık önem vermiyorsun.”

Humbert: “Neden sana önem vermediğimi düşünüyorsun?”

Lolita: “Çünkü henüz beni öpmedin, değil mi?”

Bu diyalogdan sonra öpüşmeye başlarlar. Lolita arabanın arkasına geçer ve üstünü değiştirir. Humbert onu dikizler. Humbert onu dikizlerken kameranın erilliği sebebiyle izleyici konumundakiler de dikizler. Humbert, Lolita’ya annesinin öldüğünü söyleyemez, yalnızca hasta olduğunu hastanede yattığını söyler. Otele kalmaya giderler ve orada Quilty ile karşılaşırlar. Ouilty’nin köpeğini takip eden Lolitayı çeken kamera eril bakışın temsilidir. İzleyici erkek bakışı ile Lolita’yı seyreder. 14 yaşındaki bir kızı olabildiğince seksi çeken kamera, ilerleyen sahnelerde Lolita muz yerken de aynı biçimdedir. Lolita uyuduktan sonra Humbert otelin girişine hava almaya çıkar. Quilty ile karşılaşır:

Quilty: “Onu nereden buldun?”

Humbert: “Pardon, anlamadım?”

Quilty: “Hava düzeliyor dedim.”

Humbert: “Öyle gözüküyor.”

Quilty: “Kim bu ufaklık?”

Humbert: “O benim kızım.”

Quilty: “Yalan söylüyorsun, kızın değil.”

Humbert: “Ne?”

Quilty: “Temmuz çok sıcaktı dedim. Annesi nerede?”

Humbert: “Öldü.”

Quilty: “Üzüldüm. İkiniz yarın benimle yemek yer misiniz? Ruhban sınıfının kalabalığıda yakında gider.”

Humbert: “Biz de gitmiş olacağız. Teşekkürler. İyi geceler.”

Quilty: “Üzgünüm, çok sarhoşum. İyi geceler. Senin çocuğun bol uykuya ihtiyacı var. ''uyku güldür'' derler acemler. Sigara?”

Humbert: “Şimdi içmem, teşekkürler. İyi geceler.”

Quilty: “İyi eğlen.”

Bu diyalogda aslında Humbert’ın bilinç dışı ile yüzleşmesi açığa çıkar. Humbert’ın kendine itiraf edemediği bilinç dışına kaydettiği şeyleri Quilty ona açıkça söylemiştir. Ertesi sabah Lolita Humbert’a bakire olmadığını, kamptaki bir çocuk ile cinsel birliktelik yaşadığını söyler ve Humbert ile Lolita da bu konuşma üzerine bir cinsel birliktelik yaşarlar. Lolita,''Bir papatya gibi temiz bir kızdım. Bana ne yaptığına baksana. Polisi arayıp bana tecavüz ettiğini söyleyebilirim, seni pis ihtiyar.'' der. Humbert bu cümleden dolayı endişelenir. Lolita ona bunun şaka olduğunu söyleyerek ortamı yumuşatır. Arabayı benzin istasyonuna çeker ve ön camlar silinir oraya bakarak uzun uzun düşünür. Tekrar yola çıkarlar. Humbert yoldayken Lolita’ya annesinin öldüğünü söyler. Lolita’nın artık Humbert’tan başka gidecek bir yeri kalmamıştır. 6 ay sonra artık düzenli bir hayatları vardır. Lolita okula gider, Humbert işe gider ve ev işleriyle ilgilenir. Humbert için artık toplumsal cinsiyet rolleri ortadan kalkmıştır. Lolita okulun tiyatrosuna katılmak ister fakat Humbert onu kıskandığı için izin vermez. Lolita cinselliği kullanarak isteklerini cinsellikle halleder ve bu isteğini de cinsellik ile yerine getirmiştir. Lolita’yı tiyatroda izlemek için Quilty gelir. Humbert Lolita’nın derslerini aksatıp Quilty ile görüşüp tiyatro çalıştığını öğrenir ve ona tokat atar.

Humbert hem baba hem de bir sevgili rolünde karşımıza çıkmaktadır. Lolita başından beri şımarık olduğu için ya da Humbert’ı başından beri hiçbir zaman baba olarak görmediği için bu yasa ona pek işlemez. Kavga ederler ve taşınırlar. Bir pansiyonda kalırlar. Lolita Humbertten izinsiz dışarı çıkmıştır. Humbert, Lolita’nın biri ile görüştüğünü düşünür.

Humbert: “Dışarı çıkmışsın.”

Lolita: “Daha yeni kalktım.”

Humbert: “Bana yalan söyleme.”

Lolita: “Tamam, bir saniyeliğine çıktım. Uzun süre gelmeyince geri dönüp dönmediğine bakmak istedim...”

Humbert: “Lütfen kim olduğunu söyle...”

Humbert’ın arzusu her zaman Lolita’dır. Cinsel birliktelik yaşamaları veya Lolita’nın onunla yaşaması bu arzuyu bitirmez çünkü Lolita çok belirsizdir. Her zaman Humbert’ı terk etme ihtimali vardır. Humbert bunun farkındadır. Humbert o gece rüyasında Lolita’yı elinden aldıklarını görür ve onu saklamaya çalışır. Kaçmaya çalışır fakat kapıda dedektifler ve gazeteciler ile karşılaşır. Aslında bu da Humbert’ın bilinç dışı ile yüzleşmesidir.

Lolita hastalanır, hastaneye yatırılır. Humbert onu hergün ziyarete gelir. Bir gün gittiğinde birisi -amcası- tarafından alındığı söylenir. Artık Lolita Humbert’ın ellerinde değildir. Bir süre sonra Lolita’dan Humbert’a bir mektup gelir. Evlendiğini, çocuğu olacağını ve eşi ile çok borcu olduğunu paraya ihtiyacı olduğunu söyler. Çünkü Lolita arzunun her zaman o olduğunun farkındadır. Humbert üzerinde bir yaptırımı olduğunu bilmektedir. Humbert, Lolita’nın yanına gider ve parayı verir. Onu hastaneden kaçıranın eşinin -Dick- olup olmadığını sorar. Lolita “Hayır” der. Humbert, kim olduğunu bilmesi gerektiğini söyler. Lolita “Başından beri Quilty’di bizde kiraya çıktığı yaz tanıştık o ünlü bir senaristti bende oyuncu olmak istiyordum onun yazdığı senaryolarda oynamak istedim anlaşamadık ve ayrıldık” der. Bu noktada Charlotte’ın ilk arzusunun Quilty ikinci arzusunun Humbert olduğu görülür. Lolita’nın arzusu her zaman Quilty’dir çünkü o da isteklerine kavuşamamıştır ve oyuncu olamamıştır. Humbert’ın arzusu Lolita olmaya devam eder çünkü tam anlamıyla ona kavuşamamıştır. Humbert onunla birlikte dönmesi için ona yalvarır, Lolita ise kabul etmez “Doğacak çocuğum benim gibi bir hayat yaşamasınına izin veremem” der. Humbert parayı

Lolita’ya verir ve ağlayarak gider. Quilty’i bulur ve ona Lolita’yı hatırlayıp hatırlamadığını sorar. Quilty ise onu umursamaz. Humbert, Quilty’i öldürür.

Filmin sonunda polisler peşindeyken Humbert ineklerin olduğu bir araziye araba sürmektedir. Kasabayı uzaktan görür ve o sırada şunları söyler:

''Daha sonra oyun oynayan çocukların melodisinden başka hiçbir şey duymadım. Asıl umutsuz ve dokunaklı olanın Lolita'nın yanımdaki yokluğu değil, koridordaki sesinin yokluğu olduğunu biliyordum.''

Yaren Gezer

https://youtu.be/SxY8lgXZB1c 


Yorumlar